Astral Seyahat

Aşağıdaki metinler Bob Sanders’a, uygun eğitim ve koruma olmadan yaptığı Astral Seyahatin ilk aşamalarında korkunç durumlara maruz kalan bir arkadaşı tarafından gönderilmiştir.

Bu kişi, o sırada Astral Seyahatin tehlikelerinden habersizdi ve onunla Bob arasındaki kısa mesajlar, herkesin gerçek bir kişinin başına gelmiş gerçek olayları görüp ders çıkarabilmesi için burada sunulmuştur.

Eğer kişi hazır değil ve korunmuyorsa, Astral Seyahat ciddi tehlike taşır. Lütfen bu sayfayı, AS ile ilgili bir problem olmadığını düşünenler için uyarı niteliğinde görün.

Bunlar burada, çoğunluğu dokunulmamış fakat gizliliğin korunması amacıyla yalnızca isim ve lokasyonlar çıkarılmış haliyle sunulmuştur.

Evet, başlıyoruz… ilk deneyimim 15 yıl kadar önceydi. Polis akademisinde kaza yeniden canlandırma dersini alıyordum. Burası, sonradan polis akademisine dönüştürülmüş eski bir hastane/tımarhane idi. Bu iki haftalık periyotta bu eğitimde sadece 40’ımız bulunduğu için, her birimiz kendi yurt odalarımıza sahiptik. Günün bütün derslerini bitirmiştik, ben de akşam 6’da akademi yemekhanesindeki yemekten önce kestirmek için odama çıkmıştım. Beyaz gürültü yapıp uyumama yardım etmesi için her zaman masa vantilatörü kullanırım. Işıkları kapadım ve vantilatörü açtım. Ranzada duvara dönük uzanıyordum. Bir anda vantilatörüm kapandı, ben de elektrik kesintisi olduğunu düşünerek kalkıp, yemekhaneye bakan camımdan dışarı baktım. Mutfakta ışıklar açıktı. Sonra ranzama geri döndüm.. vantilatör hala fişe takılıydı dolayısıyla açma/kapama düğmesini kontrol ettim. Ve vay be… kapanmıştı. Odamda kimse yoktu, kapı içeriden kilitliydi… Kafam allak bullak oldu ve vantilatörü geri açıp tekrar yan, duvara dönük uzandım. Birden sırtıma, omuzlarımın arasına bir şey çarptı. Sanki biri tarafından sert bir tekme yemiştim. Duvara çarpmamak için ellerimi yüz hizama kaldırmam gerekti. Hızla döndüm ve nasıl olduysa odama sızmış olan kişiye sövmeye başladım. Ama orada kimse yoktu.. kapı hala içeriden kilitliydi. Dolapta, yatağın altında kimse yoktu. En hafif tabiriyle ödümü bokuma karıştırmıştı. Her şeyimi topladım ve aşağı inip yemeği beklemeye başladım. Yedikten sonra akademiyi terk ettim ve iki haftalık kursun kalanında yakınlardaki bir otelde kaldım. Bu, benim başıma gelen olaylardan ilkiydi. Geçen yıl yaşadıklarımın yanında bu olay küçük kalır tabii… O hikayeleri sonra anlatacağım. O anki düşüncelerim, bunun muhtemelen akıl hastanesinde kalan ve bir şekilde o odaya bağlı olan bir varlık olduğu yönündeydi.. belki bir intihardı.. Asla bilemeyeceğiz.

İşlerin çığırından çıktığı zaman, sonunda eve vardığım zamandı.. Derin meditasyon ve kendi kendine hipnozu öğrenmeye çalışıyordum. Astral seyahat fazlasıyla ilgimi çekiyordu.. Düşündüm ki AS yapabiliyor ve lucid rüya görebiliyor olsaydım, karabasan ve kâbuslarımı kontrol edebilirdim.

Birkaç aylık meditasyon sonucunda, sonunda astral seyahati deneyimlemeye başladım. Çok mutluydum. Sanki Noel zamanındaki bir çocuk gibiydim. Sonunda beden durduktan sonra ruhun devam ettiği hakkında bir kanıtım vardı. Sanki omuzlarımdan bir yük alınmış gibiydi. Gerçekten de meditasyona girip, vücudumu uyuduğuna kandırarak ruhumun ondan çıkmasını ve evin etrafında gezinmesini sağlayabiliyordum.

Vücudumu ilk terk ettiğimde, aşağı bakıp kendimi ve yanımda uyuyan oğlumu gördüm. Muhteşemdi! Kelimeler tasvir edemez. Ardından, istediğimde evimden ayrılıp mahallede gezinmeye başladım. Toplamda belki de 7 veya 8 kere astral seyahat ettim, ve her şey çok iyiydi.

Fakat, son AS yaptığımda salonda kanepedeydim. Gece yarısı civarıydı sanırım. Vücudumu terk ettiğimde, odanın diğer tarafında karanlık, karanlıktan da karanlık, yaklaşık 90cm boyunda bir gölge figürü fark ettim. Bana doğru koştu ve sıçradı.

İrkilmiştim ve kavgadaymışım gibi yumruklarımı savurdum. Ortadan kayboldu ve ben de bunun ne halt olduğunu merak eder hâlimle kalakaldım.

AS’de daha önce asla böyle bir şey görmemiştim. Oradan sonra işler baş aşağı gitti. Yatağımda uzanıyor olurdum ve gümbür gümbür koridordan odama gelen ayak sesleri duyardım. Karım ve ben farklı odalarda uyuyoruz çünkü kâbuslarımda dövüşüp, çırpınıp bağırıyorum. Bir de uyurken, geceleri çok gürültü yapan oksijenli Cpap cihazı takıyorum. Kimi zaman kulağımın dibindeymiş gibi ismimin bağırıldığını duyardım. Yatak odamın kapısının eşiğinde tulumlu iri yarı bir adamın durduğunu görürdüm ve sonra bam! Yatağımın yanında biterdi. Sıçrayıp yumruklarımı savurmaya başlardım çünkü zorla evime giren bir saldırgan olduğunu düşünürdüm. Onu belki de toplamda 3 kez görmüşümdür. Kimi zaman yatak odamın köşesinde koyu halkaların toplanarak tavana çıktığını görürdüm. Bir seferinde şeytani bir sesin yüksekçe “Sadece Sor!” dediğini duydum. Yatakta uzanırken dürtülür ve iğnelenirdim.. çoğu zaman bunlar olurken tamamen uyanıktım.

Bazen örtünün etrafımdan, kimi zaman ise arada benimle uyuyan oğlumun etrafından çekildiğini görürdüm. Ayaklarım ve ayak parmaklarım bazen çekiştirilirdi.

Oda boyunca uçarak geçen şeyler görürdüm. Bunlar kimi zaman ışık, kimi zaman renkli deri/et olurdu. Birbirlerine veya tavana çarptıklarında tıkırdayıp patlarlardı. Sonunda işler, evden ayrılıp annem ve babamın boş olan evine gittiğim noktaya kadar geldi. Düşündüm ki belki de ondan kaçabilir, veya onu ailemden uzaklaştırabilirdim.

Kalktım ve ne yapacağıma karar vermek için içeri girdim. Yakınlardaki bir kilisenin papazlığını yapan çocukluktan beri tanıdığım yakın arkadaşımı aradım. Annemle babamın evine gelip gelemeyeceğini sordum. Tabii, bana bir saat kadar süre ver dedi. Geldi, içeri girdi ve bana kocaman sarılıp neler olduğunu sordu.

Ben de ona hikayemi astral seyahat kısmı hariç anlattım çünkü bu tür şeyleri anlamayacağından emindim. Bir saat kadar durdu. Çok net bir adamdır.. saçmalamaya gelmez. Kalkarken benim için dua etmek istediğini söyledi, ona bunun çok iyi olacağını söyledim. Koltukta oturuyordum ve o da eli omzumda, ayakta duruyordu. Gözlerim hafif kısık, yere bakıyordum. Öğlen vaktiyken bir anda oda karardı. Güneş tutulması gibiydi. Sadece benim yorgun olmamdan kaynaklandığını düşündüm. Bir anda arkadaşımın kelimeleri birbirine girmeye ve kekelemeye başladı. Geri sıçrayarak İsa’nın adıyla iblisi azarlamaya başladı. Kutsal Ruh’un ateşiyle yanıyordu. Koridorda yukarı aşağı gidip her odaya girerek azarladı ve kutsadı. Bu bir 45 dakika daha böyle sürdü. Bana baktı, ruhun dua ederken girdiğini, bu yüzden karanlık olduğunu ve sözlerini gevelediğini söyledi. Bu iblisin çok sağlam olduğunu ve bir şekilde onun ilgisini çekmiş olduğumu söyledi. Yine de AS’den bahsetmedim. Bir de bu ruhun intihara meyilli olduğunu, ve daha önce hiç canıma kıymayı düşünüp düşünmediğimi sordu. Evet dedim. Bunun, şeytani ruhun beni baskılaması ve rüyalarımda kafama kötü düşünceler yerleştirmesi olduğunu söyledi. Ve kâbuslarımda…

Yani, bir şekilde bu iblisin plakamı aldığını ve onun dikkatini çektiğimi söyledi. Bu tür iblisleri yenmenin tek yolunun kutsal kitap, dua ve daha da dua olduğunu söyledi. Tanrım… bir an için zihnim mavi ekran verdi. Offff böyle olmasından nefret ediyorum.

Sonra, papaz gittiğinde ev hafif ve temiz hissettirdi. Gidişat hakkında gayet iyi hissediyordum. Özellikle de şimdi bir papaz tarafından doğrulandığım için. Eşim şimdi bana kesinlikle inanırdı çünkü bu vaizi gerçekten sever ve ona saygı duyuyor. Sonra kanepeye uzandım ve nihayet uyuyakaldım. Ardından, bir şey kulağıma bağırdı “uyan!” Ve tekrar gelmişti.. bütün akşamüstü verandada gümbürdeyen ayak sesleri. Büyük oğlum gece bende kalmak için gelmişti.. Endişelenmişti ve kendisi de birtakım şeyler yaşadığı için bana inandı.

O gece, ertesi gün işe gitmesi gerektiğinden 11 gibi yataktaydı. Bense verandaya çıkıp oturdum. Uzakta birinin çığlıklarını ve küfürlerini duymaya başladım… Bizim evin aşağısındaki gölün oradaki sarhoş bir kadın olduğunu düşündüm. Ses yükseldikçe yükseldi. Bu kadının eşek sudan gelinceye kadar dövüldüğünü ya da cinsel saldırıya uğradığını düşündüm. Ama sarhoş gibi geliyordu sesi. Ve ses yükseldikçe, netleşti de.. “(benim ismim, sansürlendi), neden bunu bana yapıyorsun, yardım et (ismim, sansürlendi)”. Ardından bir anda kesildi. Oğlum salondan buzdolabına doğru geçmişti. Hiçbir şey duymamış ve benim duyduğum da kedi falanmış… Ehh, kediler ismimi söyleyip yardımımı isteyebiliyorsa olabilir.!

Böylece, içeri geçtim ve cam kapıyı kilitledim. Mutfağa gidip, oradan da tuvalete salondan geçerek döndüm. Cam kapıya şöyle bir bakarken gördüm! Astral seyahatlerimdeki o lanet 90cm’lik gölge oradaydı. Sağa doğru fırlayıp verandadan indi ve gözden kayboldu. Artık onun ne olduğunu ve nasıl başıma sardığımı biliyordum. Sabah 3 gibi hala kanepede uyanıktım. Evde tek bir normal yatak vardı. Annemin bir hastane yatağı vardı. Oğlum normal yataktaydı, ve ben de kendime dedim ki, ‘onun odasına giriyorum, belki biraz huzur, sessizlik bulur ve belki de biraz uyku çekebilirim.’ Oğlumun yanında yatakta bir 30 dakika kadar uzanmıştım ki ansızın salondan savaş alanı gibi sesler gelmeye başladı. Parke üzerinde eşyalar sürükleniyor, ayak sesleri gümbürdüyor, dolaplar çarpıyor gibi seslerdi bunlar. Her an bir şeyin yatak odası kapısını tekmeleyip içeri dalmasını bekliyordum… bir noktada oğlum doğruldu ve garip bir şekilde kapıya baktı… sandım ki… işte bu! Duydu! Ama hayır. Tekrar uzandı ve uykusuna geri döndü.

Sonunda uyuyakaldım ve birkaç saat uyudum, ardından gün ağardı ve oğlum işe hazırlanmaya kalktı. Ben ertesi gün orada kaldım ve zihnimi meşgul etmek için bahçede bir şeylerle uğraştım. O akşam karım aradı. Her şeyi ona anlattım, ve papazın deneyimlediklerinden bahsettiğimde o gece eve dönmemi, bir dua halkası oluşturmamız ve bu şeyden kurtulmamız gerektiğini söyledi. Bunu yaptık ve çok da işe yaradı.

Sonunda anladım ki korkularımızdan besleniyor. Şimdi, bir şey gördüğümde veya duyduğumda, bir dua ediyorum ve o şeyi görmezden geliyorum. Görmezden gelmek onu zayıflatıyor ve korkutmak için başkasına yöneltiyor. Tüm bunlar Bob’la tanışmadan önce oldu. En başından onun benim köşemde olmasının büyük faydası dokunurdu ve işleri kolaylaştırırdı fakat yaşayarak öğreniyoruz.

Bir tür kas gevşetici olan tizanidin veya zanaflex almanın halüsinasyonlara sebebiyet verebileceğini söyleyebilirim, fakat ben bu sırada bunların etkisinde değildim. Tizanidin hakkında bir şeyler okudum ve birçok insan bunu kullanırken ruhlar ile karşılaştıkları deneyimler yaşıyormuş.

Şimdi, sana her yaşadığımı anlatmadım yoksa bir roman yazardım… yalnızca aklıma ilk gelenleriydi bunlar. Tizanidin kullanırken merdivenlerde karanlıkta dikilip, bana sırıtarak dişlerini gıcırdatan gölge iblisler gördüğüm zamanlar olmadı değil. Gözlerimi kapar ve kafamı çevirirdim fakat hala orada olurlardı. Merdivenlerden yukarı doğru süzüldüğünü gördüğüm kadın, oğlumun gördüğüyle aynıydı. Oğlum onu gece geç bir saatte, salonda kanepede oturmuş video oyunları oynarken görmüş. Annesi o sırada kanepenin öbür ucunda uyuyormuş. Dedi ki, ‘yerde yengeç yürüyüşü tarzında bir pozisyonda uzanıyor. Pasaklı, çamur lekeli beyaz bir gelinlik ya da cüppe giyiyormuş. Oğlum kafasını ellerinin arasına almış ve birkaç dakika sonra kadın kaybolmuş. Şimdi, başka bir şaşırtıcı tesadüf de oturma odasında oturmuş, televizyon izlerken merdivenin tepesinde kirli ayakkabılarıyla beyazlar içinde iki ayak görmem… Sadece ayaklar ve cübbesinin süzülerek düştüğü bacaklarının alt kısmı. Matthew da bu şeyin aynısını görmüştü. Bunu, bana bu kadını yerde gördüğü zamanı anlatırken anlatmıştı. Benim de merdivende onun ayaklarını görmüş olduğumu bilmiyordu. Bu hayret verici değil mi? Son hatırladığım bir şey de, sabah çocukları okula göndermek için basamakları tırmanıyordum. Neredeyse tepeye vardığımda, minik 90cm’lik bir gölge çocukların odasından dışarı fırladı ve cüppeli kadının kaybolduğu banyoya girdi. O olay beni afallatmıştı çünkü belki de o küçük enayiden 1 metre uzaktaydım. Koyu bir gölgeydi, karadan da kara. Aynı zamanda hızlı da bir ufaklık.

Bana bir bağı olan veya nasıl olduysa geri getirmiş olduğum bu varlığın, düşük titreşimden bir varlık olduğu görüşündeyim, belki de aşağı 4.dendir.. Korkuyu seviyor ve biz olmayı çok istiyor. Onu oğlum gördü çünkü o da tıpkı bana benzer, sen ve ben gibi birtakım şeylere açıktır.

Vay be… sana anlatacaklarım %100 gerçek olaylar, dolayısıyla lütfen hikâyeyi süslemediğimi veya süslemeyeceğimi bil. Evet, ödüm kopuyordu. Ve evet, eski eyalet polisi ve seçilmiş şerif olarak yatak odamda ışıklar açık uyumak zorunda bırakılmıştım. Dışımdan dua ettim ve kutsal kitabı alıntıladım. Tüm bu olaylar, birkaç haftadan sonra son buldu. Zaman bulduğunda derin meditasyon, lucid rüya ve astral seyahati araştır. Ben TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) kâbuslarıma yardımcı olsun diye lucid rüya ile ilgili doktorlarımın tavsiyesine uyma hatasında bulundum. Rüyalarını bir raddeye kadar kontrol etmeni, dolayısıyla seni bu çılgın kâbusların insafından kurtarıyor. Kâbuslarımda ya hep silahla vurulurdum ve görev silahım çalışmazdı, hep çocukluğumda okula döner, çıplak olurdum ve utanırdım, bir araba kazasında diri diri yanardım, veya ailem yanardı ve ben onlar için hiçbir şey yapamazdım, otoyolun ortasında yürürken yerden vücut parçaları toplayıp teneke kutunun içine atardım. Çok daha fazlasını seninle paylaşacağım. Bazıları epey rahatsızlık verici.

Selam Bob, doktorum TSSB kâbuslarımla başa çıkmam için kendi kendine hipnoz ve derin meditasyonu önerdi. Bu konuları araştırdıktan sonra lucid rüya ve rüyalarda kontrolü ele alma konularına rastladım. Oradan da, çakraları güçlendirme ve beyindeki epifiz bezinin üçüncü göz kavramı hakkında bilgi edindim. AS hakkında, nasıl yapabileceğim ve üçüncü gözümü nasıl açabileceğime dair makalelere denk gelmeye başladım. Bana, vefat eden sevdiklerimi ziyaret edebileceğim ve astral âlemlerdeki bu dünyalara yolculuk edebileceğim açıklandı. Bunlara, zamanda geri gidip hayatımı genç hâlimin gözünden izleyebileceğim de dâhildi. Bu zamanlar benim mutlu zamanlarımdı, dolayısıyla o zamanın mutluluğu ile yaşamımı üçüncü bir kişi gözünden görmek istedim. Ölümden sonra yaşam olduğunun kanıtını istedim, ruhumun bedenimden ayrılması ile ruhun beden olmadan da yaşamını sürdürdüğünü kanıtlayabilecektim. Ölüm ödümü patlatırdı. Biri nasıl bu hayatı yaşayıp da ardından sonsuza dek bir tabuta konurdu, anlam veremiyordum. Başta, AS’ye yardım etmesi için kulaklıkla binaural ritimler dinlemeye başladım.

İşte hikayemin kalanından biraz daha… 2012 yılında TSSB ve majör depresif bozukluk tanısı aldım. Başarısız bir sırt ameliyatı geçirdim ve bu sırada gerçekleşen bir sinir hasarı nedeniyle sol bacağımın hissini kaybettim. 6 ay kadar sonra nihayet hissi geri kazanmaya başladım, fakat bu, hayatımda zor bir dönemdi. Babam yıllarca sigara içmekten ciğer kanseri olmuştu. Doktor veya acil servise gitmezdi, dolayısıyla tek çocuk olarak ona ben bakmak zorunda kalmıştım… Karım elinden geldiğince yardım etti fakat bir yandan da tam zamanlı çalışıyordu. Annem hala evde yaşıyordu ama kalp kateterizasyonu işlemlerinden kaynaklı felçten dolayı ne yürüyebiliyor, ne de konuşabiliyordu. Yatağa ve akülü tekerlekli sandalyeye bağlı, dolayısıyla ikisine de ben bakıyordum. Haftada iki kez hastaneye gitmiştim, her biri TSSB ve majör depresif bozukluk ile alakalıydı, dolayısıyla ailemi geçtim kendime bakmak bile yeterince zordu.

Kısaca, evimi bırakıp annem ve babamın eski evinde kalmaya başlayacak noktaya gelmiştim. Ama düşündüm ki, oğullarım okul servisinden inene kadar dayanacaktım. Garaj yoluna çıktım ve pikap aracıma bindim. Radyoyu Hristiyan bir kanala ayarladım ve biraz dinlenmeyi umarak koltuğumu geri yatırdım. Aniden radyo anlam veremediğim garip, şeytani kelime ve ifadelerle gidip gelmeye başladı. Kanalları değiştirdim ve diğer kanallar gayet iyi çalışıyordu.. yalnızca Hristiyan kanalda sorun vardı. Orada oturmuş ‘şimdi yandım’ diye düşünüyordum.

Sürücü aynasına baktığımda bir kıpırtı fark ettim. Siyah biri pikabın yanına yaklaşıyor gibi görünüyordu. Sıçradım çünkü izbe bir yerde yaşıyordum. Orada hiçbir şey yoktu. Hepsi bu kadardı… pikabımı dualar ile kutsadım ve 10 mil kadar annemin evine doğru sürdüm. Düşündüm ki nihayet biraz huzur ve sessizlik bulabilir, uyuyabilirim.. Ah be birader ne kadar da yanılmışım. Annemin evine vardım, kilidi açıp içeri girdim. Köpeğimiz dışında evde tek ben vardım. Kanepede televizyon izlerken uyuyakaldım. Vardıktan yaklaşık 2 saat sonra küçük bir çan sesi duymaya başladım. Belki yemek zili büyüklüğünde bir çan. 30 dakika durmaksızın çaldı. Durduğunda ise verandada güçlü ayak sesleri duymaya başladım. Komşulardan biri olabilir diye düşündüm dolayısıyla kalkıp cam kapıdan dışarı baktım, fakat hiçbir şey yoktu. Kapıyı sürgüsünden kilitledim ve geri kanepeye. Aniden kapı, biri içeri girmeye çalışıyormuş gibi, iki defa dışarıdan çekiştirildi. Artık ne hali varsa yetti diyerek kalktım ve verandaya çıktım. Güneş parıldıyordu, güzel bir gün. Şiddetlice bir çıtlama sesi duymaya başladım. Pikabı ön verandadan yaklaşık 4 – 5 metre uzağa, avluya park etmiştim. Kapı kilidinin yukarı aşağı gidip gelişini gördüm gerçekten de. Arabada kimse yokken. Donup kalmıştım.

“Sansürlenmiş, şimdi bu kişinin anlattığı iyi ve kötü deneyimlerini aktararak devam edeceğim.

Sana da astral görüşü açıklayarak başlamalıyım sanırım. Ruh bedenden ayrıldığında, görüş berbattır.  Puslu, koyu ve bulanık. Kafanı tek bir deliğinden dışarıyı görebildiğin bir kese kağıdına soktuğunu düşün, onun gibi bir şey. Nedense, kişi “astral görüş” veya “astral görü” dilemelidir ve sonrasında görüntü netlik kazanarak normale döner. Aynı zamanda, AS’yi hatırlayabilmek için AS sırasında “astral anımsama” talebinde de bulunman gerek. Bu bir şekilde işe yarıyor… neden? Bilmiyorum.

AS’lerimden birinde karımın çalıştığı ofise gitmeyi ve ancak orada olan birinin bilebileceği bir şey yapmak istedim, bir şeyi yerinden oynatmak veya oradaki bir şeyi görmek gibi. Bunu, bu yaşadıklarımın gerçekliğini ona kanıtlayabilmek için yapıyordum. Bedenimden ayrıldım ve güneye, bir sonraki ilçeye uçtum. İşyerinin hemen batısında kalan bir yerleşimden geçiyordum.

Bu sırada, 24 saat açık ve içeride bir kadın kasiyer olan bir market gözüme ilişti. Hemen rotamı değiştirip sorunsuz bir şekilde cam kapıdan geçtim. Markette süzülerek gezindim ve erkek bir müşterinin içeri girip kasa arkasından bir şey satın aldığını gördüm, büyük ihtimalle sigaraydı. Müşteri marketten ayrıldı ve kasiyer de sanırım mola vermeye peşinden dışarı çıktı. Kadın dışarıda, cam kapının yanında duruyordu.

Ayrılmaya karar verdim fakat aynı geldiğim gibi kapıdan geçerek çıkmam gerekiyordu. Bu şekilde çıkmak için kasiyere yakın geçmem gerekecekti ama ruh halinde olduğum ve bu 3B boyutta görülemeyeceğimi bildiğimden kaygım yoktu. Hızlıca yanından geçip gitmek için kendimi kapıya doğru attım, ancak temasımla beraber kapı şiddetle açıldı. Kasiyer kadın sigarasını yere fırlatarak çığlık attı.. yukarıya doğru uçup uzaklaşırken arkama, kadına baktım ve çığlık içinde halkalar çizerek koşuşturuyordu.

Katı bir cisimle temas kurup direnç hissettiğim nadir anlardandı bu. Diğer anlar ise evimizin ön kapısından geçmeye çalışıp geri sektiğim zamandı. Başka bir tanesi de karım uyurken rüyasına girmeye çalıştığım zamandı. Birinin rüyasına girmeyi asla başaramadım.

Titreşim hissetmeye başladığım ve yüksek bir kükreme duyduğumda biliyordum ki AS’ye çok yakındım. Sonrasında, vücudumdan dışa yuvarlandığım bir teknik geliştirdim. Bazen üstüme sarkan bir ip hayal eder ve kendimi bu ipi çekerek çıkarırdım bedenimden. AS yaptıkça bu daha da kolaylaştı.

2B mekân: Jüpiter ve Mars’a seyahat etmeyi diledim. Önce Mars’a götürüldüm. Aynı televizyondaki gibi harap ve kırmızımsı bir araziydi. Irklar, saldırgan tipte bir grup gibi görünüyordu. İlk vardığımda beni fark edip, oraya geldiğim için sanki sözleriyle beni sopaya çeker gibi etrafımı sardılar. Eminim ki saldırıya hazır bekliyorlardı. Yardım isteyerek Jüpiter’e gitmeyi diledim. Jüpiter’in üstünde çizgi film tipli bir grupla karşılaştım. Arkadaş canlısıydılar fakat çizgi karakterlere benzedikleri ve yassı oldukları için onları ciddiye almak zordu.

Dişi melek veya varlıklar ile karşılaştığımda etrafta epey fazla dişinin olduğu bir mekandaydım. Birine yanaşıp rehberim olup olmadığını sordum. Sırıtarak bana baktı ve hafifçe gözlerini devirerek başka bir yöne döndü.

Dişilerden ikincisi bana yaklaştı ve rehberim olduğunu söyledi. Beni, başka çokça insan ve varlığın bulunduğu kayıt istasyonu gibi bir alana götürdü. Sırada başka dişi bir insanın arkasındaydım. Neden kayıt yaptırmamız gerektiğini soruyordu meleklere.. onlara inanmıyordu ve güvenmiyordu da. O tartışırken, dışarı açılan bir kapı gördüm. Görür görmez bu kapıya koştum ve kaçarak çabucak düşündüm ve bedenime döndüm. Neden kayıt yaptırmamız gerektiğini ben de anlayamamıştım. Fesat bir niyetleri olabileceğini düşündüm ve buna alet olmak istemedim.

Bu kâbusların bana gün içindeki kestirmelerimde bile işkence etmesi bana gerçekten ilginç geliyor. Beyin genelde birkaç saat uyumuş olmadan REM uykusuna geçmez. Tüm bu kötü rüyaların en azından iyi bir işe hizmet ettiğini bilmek güzel çünkü bu tür kâbusları sonsuza dek çekmek berbat olurdu. Karım rüya görmediğini, görüyorsa da hatırlamadığını söylüyor.

Astralde melekler veya ruh rehberleri ile karşılaştığında çok parlak ve insan şeklindeler midir?

AS veya eterik seyahat ettiğim zamanlar yardım istediğimde, beni takip eden, yanıp sönen, parlak bir ışığa rastladım, ardından çekici, dişi varlıklara rastladım. Mars’tayken agresif, Kızılderilileri andıracak türden bir savaşçı grupla karşılaştım. Ancak Jüpiter veya Merkür’deyken oranın sakinleri 2 boyutlu gibi ve çizgi karakterler gibi yassılardı.

Şaşılacak bir dünyada yaşıyoruz Bob.

Senin beni kolladığın gibi onlar da kolluyorsa biliyorum ki her şey yoluna girecek. Sadece, kâbuslardan kurtulamıyorum. Dün gece felçliydim ve babamın eski dükkanında çalışırken siyah bir adam tarafından soyuluyordum. Sonra, babam beni ve annemi öldürmeye çalışıyordu. Ondan bir gece önce de köpeğimi kaybetmiştim ve bulamadan önce ona bir araba çarpıyordu. Çok gerçekler Bob. Kâbus görürken, rüyalarımın yalnızca bir rüya olduğunu neden fark edemiyorum bir türlü anlamıyorum. Yapabilsem bu sayede belki bir değişiklik olarak rüyalarımı elimin altına alabilirdim. Poff.:

Binaural ritimler dinlerken orta sehpaya doğru yuvarlanarak bedenimden çıktım. Bir an önce yıldız veya cennetlere yükselmek istedim çünkü biliyordum ki fazla zamanım yok. Önce Mars’a gittim… dumana benzer ateşli bir atmosfere sahip parlak kırmızı bir yıldızdı. Vardığımda ise hiç arkadaş canlısı olmayan savaşçı tipi bir kabileyle karşılaştım. Cidden beni orada mahsur etmeye çalıştılar fakat ben ellerinden kurtulup Venüs’e yükseldim.. içinde taşların süzüldüğü gaz tipi bir materyalden halkaları vardı. Oradaki hafif beyaz rengindeki varlıklar arkadaş canlısıydılar. Neredeyse karikatür gibi. Kalabalıklardı. Beni görmekten mutlu gibilerdi ve karşılamak için etrafıma toplanmışlardı. Orada renkli ırmaklar ve gökkuşağımsı manzaralar vardı. Fakat zamanım kısıtlı olduğundan, erken ayrılmam gerekti. Tanrı’nın var olduğu, gerçek cennetleri görmek istiyordum, dolayısıyla yıldızların arasından başka bir galaksiye hızla ilerlemeye başladım. Kısmen bir haç işaretini andıran bir yıldız oluşumu gördüm. İçine girmek veya çok yakınlaşmak istemedim ancak aslında uzaktan bu alanı görmek istemiştim. Anında bu alanı koruyan kocaman bir baş melek ile karşılaştım. Uzaktan beni durdurdu. Beni korkutup kaçırmak için parlak, fosforlu, turkuaz renginde ışıldayan mızrağa benzer bir ciridi bana doğru fırlattı. Sonrasında, insanların mutsuz olduğu, araf olabilecek bir yere gönderildim. Burada mahsur kalmış ve bir daha uçamayacakmışım gibi görünüyordu. Korkuya kapıldım ve ruh rehberimi çağırdım, hemen beyaz parıldayan ve çok güzel birkaç melekî dişi geldi. Birine benim rehberim mi diye sordum ama hayır diyerek hızlıca terse döndü. Soluma baktım ve uzun, kıvırcık, sarı saçlı başka bir tanesini görüp ona sordum, evet rehberin benim dedi. Yanında daha kısa boylu ama aynı şekilde güzel, açık kahve balyajlı saçları olan bir dişi rehber daha vardı. Yüzünde bir yara izi vardı ama yine de çok güzeldi. Rehberim, bu ikinci rehberin ona bugün yardımcı olduğunu söyledi. Beni epey fazla yolcunun işlem gördüğü bir kayıt merkezine götürdüler. Yolcular, büyük bir ofis binası gibi görünen yerin içinde rehberlerine bilgiler veriyor, onlar da bu bilgileri not ediyordu. Önümdeki hanımefendi epey problem çıkarıyordu ve herhangi bir bilgi vermeyi reddetti. Bana, yolcuların hafızasını belli bir dereceye kadar silmeye çalıştıklarını söyledi. Bunun olmasını istemedim, dolayısıyla rehberim başka işle meşgulken dönüp cam kapılara doğru fırladım. İçlerinden uçarak geçemedim, dolayısıyla sıvışabileceğim aralığa kadar itip çıktım ve hemen vücudumu , ve tam geri anımsamayı düşündüm ki bu seyahat deneyimimin tamamını hatırlayayım. Döndüğüm zaman karımın rüyasına girmeyi denedim ve bir bakıma da başardım. Perdeleri oynatıp onu dürterek, ona astral seyahatin gerçek olduğunu ve onunla bu odada olduğumu kanıtlamak istedim.

Köpeğimiz beni gördü, biraz kafası karışmış ve irkilmiş dursa da hırlayıp havlamadı. Sadece merakla beni dikizledi. Evimiz, bizim evimiz gibi görünmüyordu yalnız. Bir apartman dairesi gibi görünüyordu. Rehberler ile iletişim kurduğumda bu telepatikti, fakat duyulabilir bir ses çıkarmaya çalışınca, onların yine de anladığı garip bir tür guruldama sesi çıktı. Bu rüyada çok daha hızlıydım ve, astral seyahatlerimdeki gibi bir yere uçmaktansa neredeyse düşünerek kendimi bir yere götürebiliyordum. Uyanmak üzere olduğumu biliyordum, dolayısıyla bedenime döndüm ve tekrar girer girmez gözlerimi açtım, tamamen uyanıktım.

Selam Bob, bugün biraz meditasyon yapıp titreşim aşamasına gelebilecek miyim baktım ama başaramadım. Genelde yutkunmadan, göz açıp kapamadan, kaşınmadan durduğumda yaklaşık 30 dakikada o aşamaya geliyorum. Ancak bugün 45 dakika boyunca tamamen hareketsizdim, ama hiçbir şey olmadı. Sanırım alışkanlığı yitirdim. Sana AS hakkında biraz daha bilgi verebilmek için titreşimlere ulaşıp terk etmeyi planlıyordum. Zihnim de yarış halindeydi, bunun da etkisi olmuş olabilir. Normalde gözlerim kapalıyken yukarıya, alnıma doğru bakarak ve 1’den 100’e kadar sayarak zihnimi meşgul tutuyorum. Beden zihni uyuyor sandığı zaman titreşimlerin başladığı zaman. Aynı zamanda günün ortasıydı ve çok yorulmamıştım, eminim bu da rol oynamıştır. Yalnız, birkaç değişiklik yapmıştım. Senin yumurta tekniğini kullandım ve bütün evi görsel olarak beyaz ışık ile arındırdım. Birçok kişi bedenlerinden ilk ayrıldıkları anda yakınlarında bir şeyler gördükleri veya duyduklarını söylüyorlar. Benim için durum böyle değil. Bunun başıma geldiği tek zaman salonda AS yapıyorken o 90cm’lik gölgenin üstüme sıçradığı zamandı. 3 kişinin aynı anda uzanabileceği geniş bir köşeli kanepemiz var. Karım ve küçük oğlum o gece benimle kanepede uyuyordu. Bedenimden ayrıldığım anda astral görü talep ettim. Hemen kendi bedenimi, karımı ve oğlumu gördüm. Ön kapıya doğru döndüğümde gölge varlığı orada duruyordu ve bana doğru fırlayıp üstüme sıçradı. Sonrasında kayboldu ve ben seyahatime başladım. Otostopçuyu evime geri getirdiğim zaman eminim buydu. Bu AS’den daha önce asla paranormal veya hayaletimsi olaylar yaşamamıştım. Tabii, açıklanamaz şeyler görmüştüm ama bu deneyimin sonrasındaki günlerde yaşadıklarımla kıyaslanamazlar.

Akşam 9 civarında kanepedeyken dördüncü astral seyahat denememde bulundum. Salonda hafif bir ses duyduktan sonra uyku felcine benzer etkiler hissettim. Sesin köpeğimden geldiğini düşünüp dönmeye çalıştım fakat yapamıyordum. Felç halinde olduğumu bu noktada anladım ve daha da derine devam ettim.

Vücudumdan yükselme konusunda bu sefer zorluk yaşadım, dolayısıyla yukarı doğru zıplamam gerekti. Zaman kaybetmeden odada yalnız olduğumu fark ettim. Ellerime baktım ve şeffaf görünüyorlardı. Vücudum kanepede uzanıyordu ama bir sebepten bulanıktı. Hemen astral görü istedim ve yavaş yavaş görüş kazandım.

Ön kapıya yürüdüm ve kapı veya duvardan geçmek için yukarıya doğru hopladım, kapı/duvardan geçmek bu sefer, sanki çok materyalli kademelerden geçiyormuşum gibi normalden uzun sürdü. Öbür tarafa çıkabildiğimde ise, dışarının karanlık olduğunu fark ettim. Hava her zaman karanlık ve astral seyahatlerimde daha önce güneşi gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Yukarıya süzüldüm ve denize iniş yapmadan önce biraz uçtum.

Süzülüyordum ve kesinlikle korkum yoktu fakat suyun üstünden daha yukarı kalkamıyordum. Ay parlak ve büyüktü. Ayın üzerinde yüzler görmeye başladım. Tehditkâr değil fakat tanıdık da değillerdi. Hemen rehberimden yardım istedim. Rehberin varması uzun sürdü gibi hissettirmişti.

Uzakta parlak beyaz bir ışık küresi olarak başladı ve git gide, yavaş da olsa, yaklaştıkça yaklaştı. Sonunda rehber göze hoş görünen, omuz hizasında bakır kumral saçlarıyla gayet normal görünümlü bir hanımefendiye dönüştü. Rehberim mi diye sordum ve evet dedi.

Ona şehri görmek için New York veya New Jersey’e uçmak istediğimi söyledim ve o da gönülsüzce olur dedi. Astral seyahatten ziyade konuşacak ve öğrenecek çok şeyimiz olduğunu ama bu seferlik beni idare edebileceğini söyledi. Son birkaç yıldır benimle epey uğraştığını söyledi. Son birkaç yıl zor geçmiş anlamında söylemiş.

Kuzeye doğru, geniş, teslimat aracına benzer bir UPS minibüsü tarzı ama beyaz ya da açık gri bir minibüsle seyahat etmeye başladık. Uçabileceğimizi veya düşünce yoluyla doğrudan orada belirebileceğimizi göz önünde bulundurursak çok yavaş gittiğimizi söyledim. O noktada ninja tipi bir motosiklet ile saatte 200 mil hızla gitmeye başladık. Biliyorum çünkü hız göstergesine bakmıştım. Ancak, çok hızlı gidiyor olsak da bir yere varıyoruz gibi görünmüyordu. Rehbere acele etmemiz gerektiğini, seyahatlerimin pek uzun sürmediğini ve hep erkenden uyandığımı söyledim. Bu sırada rehberin suratı değişti.

Kocaman, deforme olmuş bir burnu vardı ve ardından yüzünde yer yer, goril kürkü gibi siyah tüyler belirmeye başladı. Korkunç değildi fakat nasıl olduysa yakında uyanacağımın bir işareti olduğunu anlamıştım, ki çok geçmeden de uyandım.

Bu dersi indirmek için lütfen linke tıklayınız: