Şimdi, emindim ki gerçeklikler arasında nasıl geçiş yapabileceğimizi soracaktınız.
Bunu açıklamak biraz zor olacak çünkü birine bisiklet sürmeyi veya yüzmeyi açıklamak gibi bir şey.
Teknik açıklanabilir, fakat nasıl yapılacağını anlatmak mümkün değildir. Kişi, bir gün ansızın bisiklet sürebilene kadar veya batmadan yüzebilene kadar denemeye devam etmelidir. Bu, kişinin bizzat başına gelmelidir.
Yani, paralel gerçekliklere geçiş konseptini açıklayacağım ve yardım etmek için elimden geleni yapacağım fakat bunu yapmayı öğrenmesi gereken kişi bizzat sensin.
Şimdi bir kez daha, tavşan deliğinin oldukça derinlerine ineceğiz.
Buna zamandan bahsederek başlayacağım.
Zamanın düz bir çizgide akmadığını kabul etmeni rica ederek başlayacağım. Aslında bu kavram tümüyle yok, ama var olduğu izlenimine sahibiz.
Zamanın akışını anlamanın en iyi yolu eskiden sinema kameralarında kullanılan tarzda bir film şeridi düşünmektir. Saniyede 24 kere durağan resim çekerlerdi. Yansıtıldıklarında ise pürüzsüz bir akış izlenimi uyandırırdı ama bu bir yanılsamadır. Aslında olan, bir dizi durağan karenin projektörün önünden sırayla geçmesi ve dolayısıyla zamanın geçişi izlenimini ve hareket hissini yaratmasıdır.
Nereye varacağımı görebiliyorsundur.
Gerçek hayat da aynı bu sinema şeridi gibidir. Saniyede milyarlarca kez yaratılıp yok edilen durağan resimler var. Dolayısıyla sen, hareket ettiğin zaman, bir dizi küçük kesintilerle edersin fakat bu o kadar hızlı ki kesikliği göremezsin.
Ancak dahası var.
Her bir kare yaratıldığında, ardından yok edildiğinde, sonra yaratıldığında, yalnızca yeni bir resim eklenmesinden ziyade, yeni bir evren yaratılır. Saniyede milyarlarca kez eski evren ve içindeki her şey yaratılır, yok edilir, yaratılır ve yok edilir ve bu şekilde devam eder.
Peki neden?
Hiçbir şey durağan değildir. Evrendeki her şey ya mükemmeliyete doğru ilerler, ya da yok oluşa doğru geriler. Yani bu doğruysa, insan ırkı ya mükemmelliğe, ya da yok oluşa doğru değişmek zorunda. Eğer olduğumuz yerde saysaydık, Dünya değiştikçe biz artık onunla uyumlu olmazdık.
Öyleyse, olan şu ki, gelişimimizden sorumlu baş melekler o var olmadığın mikrosaniyelerde DNA’nı ve değişmesi gereken her ne varsa onları manipüle ederek, evrimleşen evrenle beraber senin de evrimleştiğinden emin olur.
Kulağa ne kadar inanılmaz gelse de, saniyede milyarlarca kez, sen, ben ve evrendeki her şey, bir önceki mikrosaniyeden daha farklı bir şekilde tekrardan yaratılırız. Zaman konsepti de buradan gelir. Milyarlarca durağan karelerin bir film şeridinde bir araya gelmesi.
Şimdi, konudan sapmış gibi görünebilirim ama aslında sapmadım.
Yaşamın yok olması, oluşması, yok olması ve tekrar oluşması sonsuz sayıdaki bizimkine benzer fakat az farklılıktaki paralel evrenlerde de yaşanmakta.
Sayısız projektörün sayısız ekrana resimler yansıttığını, ve bu resimlerin her birinin benzer fakat birazcık değişik olduğunu canlandır gözünde. Bunu hayal etmek zor fakat evrenleri manipüle etmeyi öğrenmek istiyorsan gerekli. Bazı şeylerin işleyişini öğrenmek aynı zamanda da ilgi çekici, sence de öyle değil mi?
Bu fotoğraf çekilirken hareket edemezsin fakat hiçbir şeyin var olmadığı o mikrosaniyede hareket edip farklı zamandaki bir karede belirmek mümkün. Duran bir trenden bir diğerine atlamak gibi bir şey. Ardından iki tren de hareket ediyor fakat sen artık farklı bir rayda farklı bir rotaya yol alıyorsun.
Peki bir kimse bulunduğu treni nasıl değiştirebilir.
Burası açıklamanın zorlaştığı nokta.
Bunun bir irade eylemi olduğunu söyleyebilirsin ki sanırım öyledir de. Ve yine de tam olarak öyle değil.
Bisiklet sürme benzetmesine dönersek. Bir an dengeni koruyamazken başka bir an koruyabilmeni nasıl açıklarsın?
Yüzemeyip başını suyun üstünde tutmak için çırpınırken bir anda gelen ve bir anda, mükemmel olmasa da, yüzebildiğin o büyülü anı nasıl açıklarsın?
Bir hayvanın suya düşüp de, hiç düşünmeden yüzmesini nasıl açıklarsın?
İşte bu bahsettiğim hissin ta kendisi.
Başka bir evrene geçmek için bunu yapabileceğini kavramalısın. Aynı çırpınmayı bırakıp yüzmeye başladığındaki gibi, sorgulamayıp sadece yapmalısın.
Benim için bu anı, her şeyi değiştiren bu olayı, anlatmanın zorluğunu anlayabiliyor musun? Bisiklet sürebilirim veya süremem. Yüzebilirim veya yüzemem. İstediğim an evrenler arası geçiş yapamam, ya da yapabilirim.
Sana önerebileceğim, küçük değişiklerle deneyler yapmaya başla ve ne olduğunu gör. Seni etkilemek istemiyorum fakat karının akşam yemeği için belli bir yemek önerdiğini, veya TV’de belli bir kanalı izlemeyi önerdiğini düşünebilirsin – herhangi bir şeyi dene ve işe yarıyor mu bak.
Basitçe değiştirebileceğin şeyleri senin düşünmeni tercih ederim çünkü yaşadığın dünyayı benden daha iyi tanıyorsun. Ancak, önce emekleyerek başla.
Bunun nasıl işlediğini ben de açıkça bilmiyorum, dolayısıyla sana anlatamam. Kendin denemeli ve neyin işe yarayıp neyin yaramadığını görmelisin.
Sorduğun sorunun esas kısmına değinmeyi unuttum. Doğru rakamları tutturduğun paralel gerçekliğe nasıl geçebilirsin? Tekrar etmek gerekirse, cevap evrenleri nasıl değiştirdiğimizde. Evrenler arasındaki geçişi manipüle edebildiğinde otomatik olarak şansının yaver gittiği evreni tutturabilirsin.
Belki, eğer dilersen, bir şeyleri kişisel kazanç için manipüle etmenin doğru ve yanlışlarını başka bir zaman tartışabiliriz!
Bu dersi indirmek için lütfen linke tıklayın: